Yurt Dışı Seçmenleri
Samim Akgönül, Strazburg Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Bölümü
Tuğçe Erçetin: Merhaba, ben Tuğçe Erçetin “Seçmen Ne İster?“ podcast serisine hoş geldiniz. Serimize Strazburg Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Bölümü Başkanı Profesör Doktor Samim Akgönül ile devam ediyoruz. Sevgili Hocam, hoş geldiniz.
Samim Akgönül: Hoş bulduk, çok teşekkür ederim.
T.E: Hocam, bildiğiniz gibi sizinle yurt dışı seçmenleri ile ilgili konuşacağız. Öncelikle şu soruyu sorayım size, yurtdışı seçmenlerinin Türkiye'deki seçimlerdeki beklentileri nelerdir?
S.A: Yurt dışı seçmenleri dediğimiz kitle aslında yurt dışına yerleşmenin sosyolojik sürecine göre değişik beklentilere sahipler. Hemen açıklayayım kendimi. Klasik bir iş, daha sonra siyasi, daha sonra aile göçü olan ülkelerde, yani bunlar; Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İsviçre ve Avusturya ve bu göçmenlerin ve göçmen asıllıların sosyolojisi sebebiyle, sosyolojik ait oldukları katmanlar sebebiyle muhafazakâr ve milliyetçi oylar çok yüksekte. Bunların beklentisi yaşadıkları ülkelerde meşrulaşabilmek için Türkiye'nin güçlü, prestijli, itibarlı bir imaj çizmesi ve ne zaman Türkiye bir güç gösterisi yapsa bu seçmen çok memnun oluyor, kendine büyük bir etkisi olmasa da, yani somut bir etkisi olmasa da. Başka ülkelerde örneğin Büyük Britanya'da ya da İskandinav ülkelerinde siyasi göçün ağırlıklı olduğu ülkelerde, Kürt göçünün ağırlıklı olduğu ülkelerde, sol göçün ağırlıklı olduğu ülkelerde tam aksine beklentiler şu andaki iktidarın bir şekilde tökezlemesi ve daha demokratik, daha az otoriter bir iktidarın gelmesi ve kendilerine de belki Türkiye ile ilişkilerinde kolaylıklar sağlanması. Ve sonunda bir de üçüncü bir sosyoloji var. O da Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde daha çok üst orta sınıfın göç edip yerleştiği ülkelerde, daha fazla, işte seküler diyelim, biraz da Kemalist diyelim, yani Türkiye'nin batılı yüzünün kazanması gibi bir beklentilere sahipler. Tabii, bunlar tamamen ideal tipik kategoriler. Her ülkede her seçmen kitlesinde değişik değişik katmanlar bulunmakta.
T.E: Hocam, aslında üç tane önemli vurgunuz var. Yani farklı sosyolojilere göre ayırıyorsunuz. Hem seçmenlerin farklı ülkelerde yaşayan, yurt dışında yaşayan seçmenlerin kendilerini meşrulaştırmak için güçlü bir Türkiye imajı, prestijli bir imajı veya Türkiye ile ilişkilerde kolaylıklar ve aslında seküler beklentilerden bahsettiniz. Peki, tüm bu sosyolojileri birlikte düşündüğümüz zaman, yurt dışı seçmenlerinin Türkiye'deki seçimlerini düşündüğümüzde etkisi ve ağırlığı nedir, nasıl farklılaşmaktadır?
S.A: Evet ve şimdi şunun hemen altını çizelim, yurt dışı seçmeni yani external vote dediğimiz kavram, dışarıdan oy dediğimiz kavram, dünyada gerçekten uzun süredir gerçekleşen bir şey. Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının böyle bir imkânı var, Fransız vatandaşlarının, Tunus vatandaşlarının, İtalyan vatandaşlarının, vesaire. Bildiğiniz gibi Türkiye'de bu uzun süre reddedildi ve bu hak uzun süre verilmedi. Bunun sebebi şu; Türkiye'deki rejim yurt dışındaki seçmenin, özellikle Batı Avrupa'daki seçmenin biraz fazla İslamcı ve biraz fazla Kürt yanlısı ya da sol yanlısı olduğunu düşünüyordu ve kötü bir etkisi olacağını düşünüyordu ve 2014’ten sonra 2014 seçimleriyle beraber bu hak verildikten sonra aslında bu kaygıların doğru olduğu ortaya çıktı. Gerçekten de sosyolojisine göre bu demin saydığım altı ülkede AKP oyunun bir yüksek bir oy oranı var ve Kürt yanlısı ya da diyelim ki işte sol yanlısı oyun da yüksek bir oranı var, özellikle altı ülkede.
Ancak şunu da unutmamak lazım, diğer ülkelerde yani diğer yurt dışı seçmenine oy verme hakkını veren ülkelerde aynı zamanda seçilme hakkı da verilmekte. Yani bu ülkelerin yurt dışı vatandaşları, yurt dışı yurttaşları oy verdiklerinde kendilerini temsil edecek birini seçiyorlar. Halbuki Türkiye'de öyle bir şey yok. Yani Türkiye'de oy verenler tamamen kimliksel ve ideolojik kaygılarla oy veriyorlar. Temsil edilmek için oy verilmiyor. O yüzden de bu yurt dışı seçmenin etkisi, seçimlerin sonuçlarına etkisi, milletvekilleri seçimlerinde tamamen sıfır gibi bir şey çünkü oyları bütün ülke sathına yayılıyor. Ancak %1’in, %0,5’in önem arz ettiği referandumlarda ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, evet, bir önemi var. Hemen şunun altını çizelim, 2.800.000 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı seçmeni yurt dışında yaşıyor aşağı yukarı ve demin saydığım ülkelerde katılım aşağı yukarı %65 civarında. Bu %65 civarındaki katılımı lütfen Türkiye’deki %90’lardaki katılımla karşılaştırmayın. Diğer ülkelerin yurt dışı seçmenleriyle karşılaştırmak lazım. Diğer ülkelere bakıldığı zaman oldukça yüksek bir katılım oranı. Bu %65’in %60’ı aşağı yukarı AKP’ye oy veriyor, yani AKP adaylarına oy veriyor diyelim. Şöyle diyelim, bu seçmenin Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine etkisi %0,5 ile %1’dir. O da elbette ki çok önemli bir rakam çünkü %1 ile seçim kazanabilir. Ancak milletvekilliği seçimlerine etkisi hemen hemen sıfır çünkü oyları tamamen bütün ülkenin sathına yayılıyor. Küçük bir noktanın da altını çizmek istiyorum, bu çok önemli bir nokta bence. Demokrasinin ve seçimlerin prensibi; gizli oy, açık tasniftir. Yani oy verirsiniz, kimse kime oy verdiğinizi bilmez ancak kendi oyunuzu takip edebilirsiniz. Yani oylar açılırken orada bulunabilirsiniz. Bu bir prensiptir. Ancak maalesef Türkiye'deki yurt dışı seçmenlerde bu prensip uygulanmıyor çünkü oy verildikten sonra verilen oy pusulaları Türkiye'ye taşınıyor. Uçaklarla Türkiye'ye taşınıyor, Ankara'da bir depoya yerleştiriliyor ve açılım orada yapılıyor. Oyun sayılması orada yapılıyor. Yani seçmen oyunu takip edemiyor. Bunun önemli bir prensip hatası, ilke hatası olduğunu düşünüyorum çünkü bu oyun ağırlığına da etki eden bir durum.
T.E: Özellikle bahsettiğiniz etki edecek seçimlerde referandum cumhurbaşkanlığı gibi daha da önemi artıyor tabii bu prensibin bir şekilde, belki ihlal ediliyor olması. Hocam, bildiğiniz gibi bir yandan da çok kritik bir seçim sürecine giriyoruz. Peki, önümüzdeki seçimlerde yurt dışı seçmenlerin oy verme davranışının nasıl olmasını bekliyorsunuz?
S.A: Evet, şu ana kadar yapılan bütün seçimlerde, 2014’ten bugüne kadar yapılan bütün seçimlerde ilk demin saydığım ülkelerde, yani Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İsviçre'deki gibi 2.800.000 seçmenin büyük bir çoğunluğunu teşkil eden ülkeler bunlar, AKP ve AKP yanlısı partilerin oyları %60 civarında çıktılar, %60-%65 civarında seçimlere göre. Açıkçası büyük bir fark edeceğini düşünmüyorum. Yani yine eğer Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na aday olabilirse bu adaylığının seçmen tarafından bir şekilde onaylayacağını çünkü tam da dediğim gibi bu altı ülkedeki seçmenin en önemli, -hepsinin değil elbette bu bir ideal tipik kategori yine söylemek gerekirse-, fakat, en önemli beklentisinin Türkiye'den bir meşrulaşma aracı olarak bahsedebilmek. Türkiye'nin güçlü olmasını, işte itibarlı olmasını ve böylece kendi yaşadıkları ülkelerde de kendilerini meşrulaştırabilmelerini amaçlamak, bu yüzden bakıldığında yine böyle bir oy bekliyorum. Ancak şu anda gördüğüm, Fransa seçmeninde gördüğüm, Almanya'yı o kadar iyi bilmiyorum fakat Fransız seçmeninde gördüğüm belki uzun süredir ilk defa, bir bıkkınlık, bir değişim isteği, bir Fransa'yla daha çok ilgilenme, Fransa politikasıyla daha çok ilgilenme dolayısıyla Türkiye'de olan bitenden o kadar da etkilenmeme durumunu belki gözlemleyebiliriz ama dediğim gibi, bu bir saha çalışmasına tekabül etmiyor, bu daha çok bir günlük hayat gözlemi. Eğer bu gözlemim doğruysa ve eğer katılım düşerse ya da katılımda muhalefet partilerinin aday ya da adaylarına göre daha fazla bir eğilim olursa işte o zaman belki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adayının o gerekli olan %1’i alamayacağını, yurt dışından alamayacağını düşünebiliriz ama tabii bunların hepsi bir spekülasyon şimdilik, herhalde Mayıs ayında bakacağız. Şunu da unutmayın, şimdiye kadar AKP yanlısı verilen oyların bir kısmı bütün Avrupa'da, Almanya'da ve Fransa'da çok güçlü olan Milli Görüş organizasyonlarının taraftarlarının verdiği oylarla gerçekleşiyordu. Şimdi bildiğiniz gibi Milli Görüşün siyasal partisi artık muhalefet koalisyonuna dahil, muhalefet koalisyonuna dahil olduğu için özellikle ve Almanya'da ve Fransa'da büyük tartışmalar var, hatta bölünmeler var derneklerin içinde. Şu andaki Altılı Masa’nın adayı eğer muhafazakâr ve Milli Görüşün de hassasiyetlerini gözeten bir aday olursa, AKP’nin adayının oylarında bir düşme gözükebilir. Yani Milli Görüş Partisi’nin muhalefette olması burada da bir etki yapabilir. Şimdiye kadar yapmamıştı o etkiyi bütün tartışmalara rağmen, burada da bir etki yapabilir. İşte yine %1’lik, çok önemli %1’lik oy AKP’nin adayından uzaklaşabilir ama dediğim gibi tekrar, bunun için adayın kim olacağını görmemiz lazım ve bu adayın Milli Görüşün çeşitli hassasiyetlerine özellikle dinsel ve milli hassasiyetlerini karşılayıp karşılamayacağını görmemiz lazım.
T.E: Sevgili Samim Hocam, aydınlatıcı sohbetiniz ve değerli vaktiniz için çok teşekkür ederiz.
S.A: Ben teşekkür ederim, görüşmek üzere.
T.E: “Seçmen Ne İster?“ serimizin bu bölümünü sonlandırıyoruz. Yeni tartışmalarımızla devam edeceğiz. Herkese iyi günler dilerim.
Meraklısına Önerilen Okumalar:
Akgönül, S. (2020), La Turquie “nouvelle” et les Franco-Turcs, Paris, L’Harmattan.
Yener-Roderburg, İ.Ö. (2020). Party organizations across borders: Top-down satellites and bottom-up alliances: The case of AKP and HDP in Germany, Routledge.