Güvenlik Siyaseti ve Oy Verme Davranışı



Gökçe Gezer, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü


Tuğçe Erçetin: Merhaba, ben Tuğçe Erçetin “Seçmen Ne İster?“ podcast serisine hoş geldiniz. Serimize İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Gökçe Gezer ile devam ediyoruz. Hoş geldiniz.

Gökçe Gezer: Merhabalar, hoş bulduk.

T.E: Sizinle bugün “Güvenlik Siyaseti ve Oy Verme Davranışı”nı konuşacağız bildiğiniz gibi. Öncelikle güvenlik siyaseti nedir diye sormak istiyorum. Yani güvenlik siyaseti denildiğinde bizim ne anlamamız gerekiyor?

G.G: Güvenlik siyasetini basit bir şekilde düşündüğümüzde hükümetlerin yani iktidarların, tehditlere karşı devletlerin kaynaklarını kullanarak kurguladıkları, uyguladıkları politikalar olarak tanımlaybiliyoruz. Bu tehditler, topluma karşı devlete ya da bir toprak parçası olarak vatanın toprak bütünlüğüne yönelik gerçekte var olan ya da potansiyel tehditler olabiliyor. Gerçekte var olan ve potansiyel tehditleri düşündüğümüzde aslında burada bir gündemden bahsediyoruz. Birazdan ona döneceğim ama öncelikle güvenlik politikası ya da siyaseti dediğimizde daha klasik bir bakış açısı ön plana çıkıyor. Klasik bakış açısı dediğimizde de askeri tehditlerden konuşabiliriz. Askeri tehditler olarak-  savaş, olası çatışma durumları ya da sınır güvenliğine yönelik tehditleri düşündüğümüzde de uygulanan veya kurgulanan politikalarda silahlanma veya insan temelli askeri kaynak üretme, güvenlik politikalarının da merkezini oluşturuyor. Şimdi burada bir klasik bakış açısı var. Genelde aslında bizim güvenlik siyasetinden anladığımız ya da güvenlik siyaseti dendiğinde aklımıza gelen kısmı bu tarafı oluyor ama öte yandan aslında güvenlik çalışmalarında da son dönemde çok ön plana çıkmış, bu tehditlerin ya da güvensizliklerin daha çeşitlenmesi durumu var. Yani bugün aslında biz güvensizliklerden ya da tehditlerden bahsettiğimizde sadece askeri alanı sınırladığımızda çok kısıtlı bir siyasa alanını düşünmeye başlıyoruz ama bugün düşündüğümüzde kamuoyunun güvenlik politikalarına yönelik eğilimini anlamak için sadece askeri tehditlere bakmamız çok doğru olmayacaktır. Özellikle son dönemde yaşadığımız ortama baktığımızda insani boyuttaki tehditler ya da güvensizlikler önemli derecede seçmenlerin, hükümetlerin güvenlik politikalarına yönelik algısını veya tepkisini ya da kamuoyunu şekillendirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Mesela güncele gelmeden daha genel baktığımızda da göç olgusu, bugün çok ciddi bir güvenlik problemi olarak tanımlanabiliyor ve bunu da aslında toplumların, hükümetlerin güvenlik politikalarına yönelik fikirlerini ya da düşüncelerini şekillendirmede önemli bir parçası olabiliyor. Ya da toplumun belirli bir kesimini etkileyen tehditler ya da güvensizlikler diye düşündüğümüzde son dönemde yaşadığımız deprem felaketinin ve aslında ardından devletin kaynaklarının nasıl bu felakete karşı kullanılabildiği, nasıl politikalar oluşturulduğu veya bunların nasıl uygulandığı da seçmeni ya da güvenlik siyasetinin içeriğini ya da niteliğini belirlemede önemli bir parçası olduğunu görebiliyoruz. Bu politikaların, özetle söylemek gerekirse güvenlik siyasetinin sınırları aslında bizim tehditlerden anladığımız şeyin ne olduğuyla doğru orantılı olarak değişiyor. Bunu isterseniz askeri tehditler ya da daha somut olarak görülebilen tehditlere karşı uygulanan siyaset ya da yürütülen siyasetle de politikalar olarak değerlendirebiliriz. Ya da daha geniş bir kapsamda düşündüğümüzde aslında çok daha karmaşık bir resim ortaya çıkıyor, bu da işin başka bir boyutunu ön plana çıkarmamıza neden olabiliyor.

T.E: Siz güvenlik siyasetini tanımlarken tehditlere karşı uygulanan politikalar olarak bahsettiniz. Bunu anlatırken de aslında bence önemli bir nokta sizin de bahsettiğiniz gibi karmaşıklaştıran yer, gerçekte olan ve potansiyel tehditler var. Dolayısıyla, hem gerçekte olan hem de potansiyel tehditleri düşündüğümüzde, söylemler aracılığıyla ve çeşitli uygulamalar aracılığıyla etkili olabilir. Bu anlamda şöyle de bir soru sormak istiyorum. Güvenlik siyasetinin bu söylemleri ya da uygulamaları düşündüğümüz zaman oy verme davranışı üzerindeki etkisi nedir?

G.G: Türkiye özelinden çıkıp daha genel konuştuğumuzda aslında toplumlar için ya da toplumun belirli bir kesimi için ciddi varoluşsal krizler yaratabilecek tehditlerden bahsediyoruz. Bu nedenle aslında tabii ki devlet ve toplumun ya da hükümetler ve seçmenler arasındaki ilişkinin belirleyici unsurlarından biri olarak düşünebiliriz, çünkü düşünün, bir askeri bir tehdit var ortada, vatanın bütünlüğüne ya da sizin yaşamsal fonksiyonlarınızı sürdürmenize engel olabilecek bir tehditten bahsediyoruz. Şimdi burada gerçekte olan bir savaş durumu daha farklı bir şey. Savaş durumunda güvenlik siyasetinin sınırları ya da devlet ve toplum arasındaki ilişki çok daha karmaşık hale gelebilir ama normal bir zamanda bu tehditlerin ya da potansiyel tehditlerin tanımlandığı bir ya da bu gündemin oluşturulduğu bir dönemde aslında seçmenin güvenlik algısını ve davranışını belirleyen bu tehditlerin ne olduğunu tanımlayanve siyasetin gündemini oluşturan hükümetlerdir. Bu belirledikleri gündemlerin bu algılanan kısmı tehditlerin biraz da aslında seçmenin direkt olarak güvenliği ya da hissettiği güvenlik veya güvensizlik olgusunu tanımlayacak bir şeydir, bu da direkt olarak aslında uygulanan politikaların seçmenler üzerindeki etkisini anlamamıza yardımcı olabilir. Bir seçmen  ve iktidar ya da en azından partiler arasındaki yani seçime giren partiler arasındaki ilişkiyi düşünün, güvenlik gündemi ne kadar sertleşir ve kullanılabilecek kaynakları kullanma yeteneğini gösterebilecek adaylar ne kadar çoklaşırsa aslında seçmenin de seçim şansı bir artıyor ama özellikle belirli dönemlerde, bu güvenlik politikaları iktidarların kendilerine mal ettikleri bir süreç olarak ortaya çıktığında bu sefer seçmen süreklilikle beraber gelecek kaynakların stabil kullanımı konusunda da aslında yönelimlerini farklı şekilde değiştirebiliyor. Özetle ister dar benim bahsettiğimiz dar olarak askeri güvenlik alanını düşünelim ya da daha geniş bir bakış açısıyla bakalım güvensizlikler insanların çok doğal içgüdülerini ortaya çıkarırlar. Bu nedenle de aslında biz vatandaş olarak bir noktada güvenliğimizi sağlaması için devlete bir görev verdiysek ve bu sorumluluğu hükümetler yerine getiriyorsa, aslında bu ilişki güvenlik siyasetinin oy verme davranışındaki etkisinin çok büyük olduğunu da görebiliriz diye düşünüyorum.

T.E: Peki, Türkiye'deki önümüzdeki seçimlerde güvenliğin, güvenlik siyasetinin oy verme davranışı üzerinde nasıl bir etkisi olmasını bekliyorsunuz?

G.G: Türkiye özeline baktığımız zaman tabii doğal olarak, tehditlerin güvenliğe yönelik tehditlerin ve güvenlik gündeminin oldukça çeşitli ve yoğun yaşandığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Özellikle ülkemizde de uzun bir süredir farklı güvenlik problemlerini doğrudan direkt olarak yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Şimdi şöyle bir düşünelim, Türkiye'de son yıllarda ya da hatta belki biraz uzun bir dönemden bahsedebiliriz. Askeri teknolojiler, güvenlik gündeminin çok önemli bir parçası, güvenlik siyasetinin çok önemli bir parçası haline geldi, işte bu SİHA'lar, İHA'lar ya da bu özel girişimlerle olan ama devlet destekli bu teknolojilerin geliştirilmesi uzunca bir süre devletin güvenlik politikalarında çok efektif bir şekilde yürüttüğü algısını yarattı. Özellikle komşu coğrafyamızda gerçekleşen çatışmalar veya savaşlarda bu teknolojinin kullanılması ve aslında uluslararası bir şekilde de bu teknolojilerin kullanımından övgüyle bahsedilmesi de bir yerde bunun artı bir unsur olarak iktidarın hanesine yazdı. Ama demin de bahsettiğim gibi güvenlik gündemi oldukça değişken bir şeydir, yani seçmenin gündemi de oldukça değişken. Bugün o bahsettiğim dönemde İHA'ların, SİHA'ların ya da yeni gelişen askeri teknolojilerin oldukça parlatılarak, eleştiriler tabii ki bir yana hep eleştiriler oldu, ama parlatılarak kamuoyunun gündemine sunulması ve aslında devletin kapasitesinin çok ciddi bir şekilde arttırıldığı algısının oluşması, seçmende iktidara yönelik pozitif bir algıya yol açtı. Ama maalesef son dönemde yaşadığımız öncelikle mesela ekonomik kriz ve ekonomik problemlerle beraber bugün de bu depremin getirdiği ve uzun vadede de çok ciddi sonuçları olabilecek farklı türdeki güvensizlikler, yani insanların artık askeri güvenlik unsurunu oy verme davranışlarında hiyerarşinin neresine koyacakları konusunda sorgulamamıza neden oldu. Yani normal bir zamanda belki dediğim gibi, bu tür kaynakların kullanımı ya da kaynakların geliştirilmesi oldukça pozitif bir ivme yaratabilecekken bugün farklı bir dönemdeyiz. Yani bugün güvensizlikleri çok insani bir boyutta düşünüp ve devletin de bu hassasiyetleri ne kadar ya da hükümetlerin ne kadar hükümetin ne kadar cevap verebileceği önemli bir rol oynayacaktır. Çok fazla bir zamanımız yok, en azından normal şartlarda. O yüzden de bu kısa dönemde insanların insani bireysel bu yaşadıkları güvensizlikleri ve belirsizlikleri azaltacak politikaların ne şekilde efektif uygulanabileceği çok önemlidir. Bu tabii ki dediğim gibi yani bu yapılamadığı sürece de seçmenin oy verme davranışının da başka alternatiflere kaymasını bekliyorum en azından ama dediğim gibi, yani bugün bu demin bahsettiğim işte teknolojiler, askeri teknolojiler, yani güvenliği ön planda tutan bir seçmen profili, tabii ki bu tür gelişmelere önem verecektir. Ama diğer taraftan daha insani veya daha güncel yaşadığımız güvensizlik problemlerine baktığımızda orada çok daha farklı bir dinamiğin rol oynamasını ya da dinamiğin belirleyici olmasını bekliyorum açıkçası.

T.E: Keyifli sohbetiniz ve aynı zamanda değerli vaktiniz için çok teşekkür ederiz.

G.G: Ben teşekkür ediyorum beni dahil ettiğiniz için kolaylıklar dilerim.

T.E: “Seçmen Ne İster?“ serimizin bu bölümünü sonlandırıyoruz. Yeni konuklarımızla, tartışmalarımız devam edecek, herkese iyi günler dilerim.


Meraklısına Önerilen Okumalar:

Béland, D. (2007). Insecurity and politics: A framework. The Canadian Journal of Sociology / Cahiers canadiens de sociologie, 32(3), 317-340.

Blackman, A.D., Jackson, M. Gender Stereotypes. (2021). Political leadership, and voting behavior in Tunisia. Political Behavior, 43, 1037–1066.

Mandacı, N. & Özerim, G. (2013). Uluslararası göçlerin bir güvenlik konusuna dönüşümü: Avrupa’da radikal sağ partiler ve göçün güvenlikleştirilmesi. Uluslararası İlişkiler Dergisi , 10 (39) , 105-130 .