Seçim Finansmanı





Ömer Faruk Gençkaya, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkier Bölümü


Tuğçe Erçetin: Merhaba, ben Tuğçe Erçetin. “Seçmen Ne İster?” podcast serisine hoş geldiniz Serimize Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Ömer Faruk Gençkaya ile devam ediyoruz. Sevgili, hocam hoş geldiniz.

Ömer Faruk Gençkaya: Hoş bulduk, teşekkür ederim. 

T.E: Hocam bildiğiniz gibi bu bölümde sizinle “Seçim Finansmanı” hakkında konuşacağız. İsterseniz genel çerçevede siyasette seçimler nasıl finanse ediliyor oradan başlayalım. 

Ö.G: Öncelikle belki kavramsal olarak bir iki hususu açıklığa kavuşturmak gerekir. Bu çerçevede öncelikle siyasetin finansmanı, siyasi partilerin finansmanı, adayların ve dolayısıyla seçim kampanyalarının finansmanı biçiminde belki genelden özele doğru bir ayrım yapmamız gerekir. Ancak seçimlerin finansmanı deyince de aslında yalnızca resmi seçim dönemiyle ilişkili olarak değil, belki bir önceki seçim bittikten sonra başlayan süreçle gelişen faaliyetler, etkinliklerle aslında bir sonraki seçimin yapılacağı güne kadar devam eder ve dolayısıyla siyasetin finansmanı genel tanımıyla seçim kampanyalarının finansmanı kavramı zaman zaman iç içe geçmektedir. Çünkü siyasetin finansmanı deyince esas itibarıyla siyasetle ilişkili siyasal süreçlerle ilişkili her türlü eylemin nakdi ve ayni, doğrudan ya da dolaylı bir biçimde mali yönden desteklenmesini anlıyoruz. Dolayısıyla geniş tanım, siyasetin finansmanı ve bunun kapsamı oldukça geniştir. Özellikle kaynaklar bağlamında ve aynı zamanda aktörler bağlamında da bunu söyleyebiliriz. Belki yine kurumlar bağlamında da siyasetin finansmanına resmi kurumlar, özel kurum ve kuruluşlar ve aynı zamanda gayri resmi yapılar biçiminde çok düzlemli ve çok boyutlu ve göz önüne almamız gerekir. Özellikle günümüzde son dönemlerde artan sayıda farklı kaynakların siyaset sürecini ya da siyasal süreçleri etkilemesi bizim böyle bir geniş tanımı öncelikle göz önüne almamızı gerektiriyor. Siyasi partilerin finansmanı deyince de aslında siyasi partilerin temel işlevi bildiğimiz gibi seçimlere katılmak, seçimlerde başarı elde ederek hükümet oluşturulması sürecinde - bu daha çok parlamenter sistem için geçerli bir tanım kuşkusuz- ancak başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde de bildiğiniz gibi yasama meclisleri bulunmaktadır. Dolayısıyla siyasi partilerin temel hedeflerinden bir tanesi, parlementoda çoğunluğu elde ederek kamu politikalarının biçimini- gelişmesini etkilemek, diğeri de yürütme erkini kontrol etmeye çalışarak bir anlamda yine kamu politikalarını ve uygulamaları kontrol etmektir. Ancak bunun dışında bildiğiniz gibi yine demokrasilerde siyasi partiler vazgeçilmez unsur. Bu bağlamda siyasi partiler yalnız iktidarda değil, muhalefette de önem taşırlar. Bizim anayasamızda da bu açıkça yazılmıştır. Kuşkusuz iktidar-muhalefet ilişkileri demokrasinin gelişmesi bağlamında da önem taşır. Bu nedenle ister iktidarda olsunlar ister muhalefette olsunlar siyasi partilerin finansmanı önem taşımaktadır. Son olarak, aslında sizin temel sorunuz seçim kampanyaları ve bu bağlamda yine siyasi partiler ve ancak özellikle de adayların finansmanı, bu yine evrensel bağlamda baktığımızda, küresel düzeyde baktığımızda, yerel düzeyde, bölge düzeyinde veya ulusal düzeyde ve aynı zamanda ulusüstü Avrupa Birliği'ni göz önüne alacak olursak dolayısıyla günümüzde bazı ülkelerde iki düzeyde, bazı ülkelerde üç, bazılarında da dört düzeyde seçimler yapılmaktadır. Dolayısıyla bu da oldukça kapsamlı bir süreç. Seçim kampanyaları dediğimiz, burada da adaylar önem taşımaktadır. Adayların finansmanı esas itibariyle nasıl karşılanmaktadır? Bu çerçevede baktığımızda yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Türkiye örneğine baktığımızda seçimlerin finansmanında ana kaynaklardan bir tanesi kuşkusuz siyasi partilerin kendi gelir kaynaklarından seçim kampanyalarına ayıracakları miktar ya da parasal ya da dolaylı destekler. İkinci olarak, adayların öz kaynakları, üçüncü olarak da yine siyasi partilere Türkiye örneğinde olduğu gibi siyasi partilere devlet desteği veya bazı ülkelerde uygulandığı gibi örneğin İngiltere'de adayların belli bir oranda oy elde eden adaylara ve kampanya döneminde yaptıkları harcamaların oy başına veya bazı ülkelerde olduğu gibi oy oranına göre geri ödenmesi biçiminde. Ancak burada başlangıçta verdiğim seçimlerin finansmanı veya genel olarak siyasetin finansmanı kapsamında şu kaynakları da göz önüne almamız lazım, özellikle Türkiye yeni bir seçime gitmektedir; Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ya da yasal adıyla milletvekili genel seçimleri yapılacaktır. Dolayısıyla bu süreçte yapılacak tüm hazırlıklar ve bu bağlamda Yüksek Seçim Kurulu’nun bütçesi ve bu süreçte yapılacak ve diğer kurum ve kuruluşların yapacağı harcamaları da aslında siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanı çerçevesinde değerlendirebiliriz. Son olarak şunu da ifade edelim. Girişte de belirttiğim gibi, günümüzde seçim kampanyalarının finansmanının kaynakları oldukça çeşitlendi. Bu bağlamda belki şöyle bir ayrımı da göz önüne almamız gerekir, yasal, anayasal ve yasal kaynaklar bir de yasal olmayan ya da enformel kaynaklar yani kayda geçmemiş kaynaklar da bulunmaktadır. Dolayısıyla günümüzde çok çeşitli kaynaklar seçim kampanyalarının ya da seçimlerin finansmanını sağlamaktadır. Ümit ederim, bu genel açıklama yeterli olmuştur.

T.E: Tabii hocam. Siz genelden özele  siyasetin finansmanı, partilerin finansmanı, adayların finansmanı ayrımından bahsettiniz ve ardından aslında önemli bir vurgunuz oldu. Son yıllarda farklı kaynaklar olduğundan ve çeşitliliğinden de söz ettiniz. Belki buradan yola çıkarak ülkemizde egemen seçim finansmanı yöntemi nasıl gerçekleşiyor, oradan devam edebiliriz.

Ö.G: Şimdi Türkiye'de seçimlerin finansmanıyla ilgili anayasal ve yasal çerçeveye baktığımızda yine bilindiği gibi, anayasamız ilgili maddesinde siyasi partilerin ve adayların seçim kampanyalarının finansmanıyla ilgili emredici bir hüküm taşımaktadır. Bu da seçim kampanyalarının finansmanıyla ilgili ayrı bir yasal düzenlemenin yapılmasına ilişkindir. Ancak ne yazık ki seçim kampanyalarının finansmanıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı seçimi kanunu dışında herhangi bir özel yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte gerek 2820 sayılı siyasi partiler kanunu gerek 2972 sayılı mahalli idareler ya da 2839 sayılı milletvekili seçimi kanunu ve her şeyden önce de seçimlerin sevk ve idare edilmesiyle ilgili 1961 tarihli 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri kanununda yer alan ve daha sonra eklenen, özellikle propagandaya ilişkin radyo ve televizyondan propaganda, yine üçüncü kişilerin kampanya sürecinde muhatap olacakları hükümler dışında herhangi bir özel hüküm bulunmamaktadır. Bir başka deyişle, özellikle adaylar yönünden ister yerel seçimlerde isterse ulusal seçimlerde, milletvekili seçimlerinde adaylara ilişkin bu biraz önce saydığım kanunlarda yer alan sınırlı ölçekli düzenlemeler dışında genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu özellikle elde edilen gelirler yani adayların öz kaynakları ya da başka kaynaklardan elde ettikleri gelirlerin ve aynı zamanda yaptıkları harcamaların, hesap verebilirlik ve şeffaflık çerçevesinde kamuoyuyla paylaşılması konusunda büyük bir açık bulunmaktadır. Yine biraz önce belirttiğim gibi Cumhurbaşkanı seçimi kanunu dışında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı seçimi kanununda yer alan hükümlerse oldukça sınırlıdır. Bu konuda 2014 ve 2018 seçimleri sonucunda bildiğiniz gibi bu değerlendirmeler Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılmaktadır ve ayrıntılar da elde edilememektedir. Dolayısıyla ancak genel ne diyelim miktarlar çerçevesinde bu önem taşımaktadır. Belki şeffaflık yönünden en önemli unsur bildiğiniz gibi belli bir miktarın üzerindeki bağışlar, Cumhurbaşkanı seçimine katılan adaylara yapılacak olan bağışlar, banka hesabına yatırılmak durumunda. Ancak diğer seçimlerde bu konuda büyük bir boşluk bulunmakta. Dolayısıyla Türkiye'de seçim kampanyalarının finansmanında özellikle adaylar yönünden şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlandığını söyleyemeyiz, Cumhurbaşkanı seçimi dışında. Siyasi partilerle ilgili olarak baktığımızda da bilindiği gibi 2820 Sayılı kanunda özellikle partilerin yıllık gelir ve giderleri belki kısaca daha basit bir ifadeyle, bilançolarını, her yıl Anayasa Mahkemesi’ne bir önceki yılın hesaplarını izleyen yıl içerisinde bütünleşik bir biçimde yine başka bir ifadeyle il ve ilçe örgütleri de dahil olmak üzere merkez teşkilatı Anayasa Mahkemesi’ne sunar. Anayasa Mahkemesi de bunu Sayıştay denetçilerinin de desteğiyle inceler, denetler ve sonuçlar. Varsa usule aykırı gelirler ve harcamalar bunlar hazineye gelir olarak kaydedilir ve bunlar Anayasa Mahkemesi’nin internet sayfasında yine Resmi Gazete’de yayımlanır. Bazı partiler kendi internet sayfalarında da gelir ve giderlerini açıklamaktadırlar. Bütün bu kısa özetlemeyi yapmamın sebebi esas olarak seçim kampanyaları nedir demokratik sistemlerde? Rekabetçi bir biçimde adayların olabildiğince eşit koşullarda seçimlere katılması ve bu çerçevede de birinci gelenlerin yetkilendirilmesi, ya halkın seçmenin temsilcileri olarak ya da yürütme erkinin bugün Türkiye'de uygulanmakta olan kendine özgü Cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde yürütme erkinin başı olarak yetkilendirilmesi söz konusudur. Ancak şunu ifade edelim ki, elimizdeki veriler çerçevesinde özellikle Türkiye'de egemen olan seçimin finansmanı yöntemi çok da kayıt içinde bir finansman değildir. Çünkü elimizdeki veriler yalnızca siyasi partilere ilişkindir, bir de Cumhurbaşkanı seçimi sürecine ilişkindir. Siyasi partilerin ancak seçim dönemine rastlayan yıllık gelir ve giderlerine ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak değerlendirmeye göre, kamuoyu bilgilendirilmektedir. Bu durumda özellikle büyük partiler yönünden bir ya da iki yıl veya da bazen sorunlu hesaplarda da daha uzun sürmektedir. Dolayısıyla siyasi partilerin seçim döneminde nasıl gelir elde ettikleri ve bunları nasıl harcadıkları konusunda elimizde çok da yeterli bir veri bulunmamaktadır. Belki tek veri yine devlet desteği konusunda bilindiği gibi siyasi partiler %10 barajını geçen partilere devlet yardımı yapılmaktaydı. Yapılan son değişiklikle %3 ve üzeri oy alan siyasi partilere devlet desteği her yıl nakdi olarak verilmektedir, genel bütçenin belli bir oranı biçiminde. Bu çerçevede seçim döneminde de siyasi partilere devletten destek alma niteliğine sahip siyasi partilere verilen her yıl verilen desteğin üç katı destek verilmektedir. Biz ancak gelirleri önceden bilebiliyoruz. Yani oy kullanmadan önce, halbuki gelir kaynaklarının diğer gelir kaynaklarında seçimden önce oy kullanmadan önce bilinmesi yararlı olacaktır. Hatta yapılacak olan harcamaların dai ancak bu konuda da ülkemizde önemli eksiklikler bulunmaktadır. Son olarak şunu ifade edelim ki, bu kayıt içi finansman dışında son dönemde yalnızca Türkiye'de değil uluslararası düzeyde de OECD’ye üye ülkeler kapsamında yapılan araştırmalarda özellikle kamu tedarik süreçlerinde, diğer bir ifadeyle kamu alımlarında ya da günlük dilde hukuki kavramla açıklayacak olursak, kamu ihaleleriyle ilgili olarak özellikle yapılan analizler var. Bu analizler de OECD üyesi ülkelerin çoğunda kamu tedarik süreçlerinde siyasi aktörlerle yakından ilişkili olan kurum ve kuruluşların - bunlara biz müteahhit diyoruz bildiğiniz gibi- bunların öncelik taşıdığını, dolayısıyla bu ihale süreçlerinin sonucunda doğrudan ya da dolaylı bir biçimde siyasetinin finansmanının önemli bir bölümünün karşılandığını da varsayımsal olarak söyleyebiliriz.

T.E: Hocam, siz yapısal düzenlemelerle birlikte eşit koşulların da altını çizmiştiniz ve bildiğiniz gibi önemli bir seçim sürecine doğru yola çıktık. Dolayısıyla bu konuya dair ülkemizle ilgili bir sorum daha var. Türkiye'de önümüzdeki dönemdeki seçim finansmanı tercihlerinin ve koşullarının aslında seçmen davranışı etkisi üzerinde bir etkisi olacak mı? Eğer bir etki olacaksa sizce nasıl olacak?

Ö.G: Tabii, ilk sorunuza verdiğim yanıtta da belirttiğim gibi, siyasetin genel olarak finansmanı çok çeşitli kaynaklar doğrudan ya da dolaylı desteklerle sağlanabilmektedir. Belki bu son sorunuzda diğer bir kaynağa değinelim, özellikle propaganda ya da kampanya sürecinde medya; yazılı, görsel, işitsel medya ya da daha yaygın bir son dönemde kullanıldığı gibi sosyal medya ya da internet kaynakları bu da önem taşımaktadır, iki yönden önem taşımaktadır. Özellikle seçmen davranışını etkileme yönünde. Doğruluk Payı’nın son hazırladığı bu dezenformasyon yasası olarak bilinen yasa biliyorsunuz Ekim ayında kabul edildi Türkiye'de, bu aslında Avrupa Konseyi’nin almış olduğu tavsiye kararı çerçevesinde birçok demokratik ülkede bu dezenformasyona yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Bazı ülkeler kanunlar, bazıları doğrudan devlet kontrolüyle, bazılarında da bir komisyon kurularak bu çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çerçevede üç hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu dezenformasyon tek başına, yani yanlış ya da doğruluğu kanıtlanamayan kasıtlı bilgi, ikincisi yanlış bilgi ya da misinformation diye tanımlayan İngilizce ifadeyle belirtilen yanlış bilgi, üçüncüsü de zarar verici çarpıtma niteliğinde malinformation olarak İngilizce tanımlanan üç kavramı göz önüne almak gerekir. İster yazılı ister görsel, işitsel ya da daha özgül bir tanımla sosyal medya ve internet aracılığıyla. Kanımca bu son düzenlemeler, çünkü burada sınırlamalar getirilmekte, ayrıca yaptırımlar ağırlaştırılmakta, kuşkusuz seçmen ya da vatandaşı kamusal süreçlere ilişkin olarak doğru bilgilendirmek, öncelikle devletin görevidir. Dolayısıyla devlet yanlış bilginin önüne geçerek vatandaşı önceden yani yanlış bilgiler, kasıtlı bilgiler, yönlendirici bilgiler ortaya çıkmadan önce bütün şeffaflığıyla, kamusal süreçleri vatandaşla paylaşmalıdır. Ancak bu yasaklamalar - yasal sınırlamalar ve bir anlamda demokratik rekabetçi sürecin gelişmesini de engelleyebilir. Yani bu çerçevede yasayı yürütme yetkisi verilen otoriteler belki muhalif belki yani olasılık ancak bu gerçekleşebilir. Muhalif grupları ya da muhalif partilerin kamuoyuyla kurdukları ilişkileri engelleme yoluna gidebilirler. Çünkü yasal düzenlemeler bu tür yetkileri sunmaktadır. Bu konudaki yazına baktığımızda uluslararası yazına baktığımızda aslında medyanın etkisi olmaktadır. Ancak bu farklı seçmen gruplarında farklı etki yaratmaktadır. Özellikle kararsız seçmen diye tanımlanan ancak oldukça da muğlak tanımlanamayan bir seçmen grubu. Daha doğrusu bildiğiniz gibi seçmen davranışında rasyonel ve irrasyonel tutumlar önem taşımaktadır. Bu çerçevede baktığımızda seçmenin belli bir yüzdesi, yaklaşık olarak %30’u önceden kalıplaşmış bir biçimde belli bir parti ya da partilere destek sunmaktadır. Dolayısıyla siyasetin finansmanı ki son dönemde bildiğiniz gibi bir seçim ekonomisi Türkiye'de 1970’leri aratır bir biçimde bir seçim ekonomisine girilmiştir. Yürütme erki bunu en sınırları zorlayarak en kapsamlı bir biçimde uygulama süreci içindedir. Bildiğiniz gibi değişik sektörlerde ya da değişik vatandaşları etkileyecek aflar, vergi afları, yine EYT düzenlemesi, yine sözleşmeli personelin kadrolu hale getirilmesi gibi birçok kamu politikası aracı gördüğünüz gibi siyasetin finansmanında aslında bunlar da etkili olmaktadır. Yani tam seçime az bir süre kala seçmeni etkilemeye yönelik olduğu düşünülen birçok kamu politikası aracı da siyasetin ya da seçimlerin finansmanında gündeme gelebilmektedir. Ancak bunların ne kadar etkili olduğu tartışmalıdır. Çünkü söylediğim gibi, kalıplaşmış oy verme tercihine sahip olan seçmeni bu tür seçim ekonomisi ya da seçimden önceki politikalarla kararını değiştirmek olanaklı değil. Dolayısıyla yine seçmen değişik kaynaklardan bilgi aldığından dolayı esas itibariyle bu tür siyasetin finansmanı kaynaklarının seçmen tercihinde çok etkili olacağını düşünmemekteyiz. Ancak bunlar kararsız dediğimiz seçmenler çünkü yüzer gezer, hani oynak dediğimiz volatile Türkiye’de bu aslında volatile oynak yani seçimden seçime farklı partilere hem blok içi hem de blok dışı yönelen seçmen kitlesi de var. Bu yaklaşık %15-20 arasında da değişebilmekte. Özellikle bildiğiniz gibi bu seçimlerde seçim tarihine göre ilk defa oy kullanacak olan seçmen sayısı da oldukça değişik olacak ve dolayısıyla ben daha çok internet üzerinden, sosyal medya üzerinden ve görsel-işitsel medya üzerinden yapılacak olan yayınlar yoluyla ki bu siyasetin, seçimlerin dolaylı finansmanıdır. Bu yolla seçmen tercihinin etkilenebileceğini düşünüyorum. Ancak söylediğim gibi, bu etki ancak kararsız ya da ilk defa oy kullanacak olan seçmenler üzerinde daha etkili olacaktır diyebiliriz.

T.E: Sevgili hocam oldukça aydınlatıcı bir sohbet oldu. Çok önemli konulara da değindiniz. Değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Ö.G: Ben de çok teşekkür ederim, başarılar dilerim.

T.E: “Seçmen Ne İster ?“ serimizin bu bölümünü sonlandırıyoruz. Yeni konuklarımıza, tartışmalarımıza devam edeceğiz. Herkese iyi günler dilerim.


Meraklısına Önerilen Okumalar:


Gençkaya, Ö.F. (2014). Cumhurbaşkanı seçim kampanyasının finansmanı ilgili düzenlemeler ve yüksek seçim kurulu uygulamaları, https://www.academia.edu/23194723/Campaign_Finance_of_Presidential_Election_Turkey


Gençkaya, Ö. F. (2014). Cumhurbaşkanı Seçim kampanyasının finansmanı: adiliyet, şeffaflık ve hesap verebilirlik, Denge ve Denetleme Ağı, Demokrasi Barometresi Analiz Raporu No: 1,

https://m.bianet.org/system/uploads/1/files/attachments/000/001/171/original/Demokrasi_Baromet


Gençkaya, Ö. F. (2015). Siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanı: rekabet, şeffaflık ve hesap verebilirlik, Denge ve Denetleme Ağı, Analiz Raporu, No: 4, https://www.dengedenetleme.org/dosyalar/file/CUMHURBAS_KANI_SEC_I_M_KAMPANYASININ_FI_NANSMANI_-_Prof_Dr_O_mer_Faruk_Genc_kaya.pdf


Gençkaya, Ö.F., Gündüz, U. & Cihangir-Tetik, D. (2016). Siyasetin Finansmanı

ve Şeffaflık, https://www.seffaflik.org/wp-content/uploads/2015/03/siyasetin-finansman%C4%B1-rapor_Ocak-2016.pdf


Gençkaya, Ö.F. (2018). "Financing political parties and electoral campaigns in Turkey, Party Politics in Turkey, Sabri Sayar, Pelin Ayan Musil and Özhan Demirkol (eds), Abingdon: Routledge, 2018, 


European Commission, Financing of political structures in EU Member States, 2021, https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2021/694836/IPOL_STU(2021)694836_EN.pdf