Aleviler Nasıl Oy Veriyor?


Cemil Boyraz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü


Tuğçe Erçetin: Merhaba, ben Tuğçe Erçetin. “Seçmen Ne İster?“ podcast serisine hoş geldiniz. Bugün serimize İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Cemil Boyraz ile devam ediyoruz. Hocam, hoş geldiniz.

Cemil Boyraz: Hoşbulduk. Merhaba, Hocam nasılsınız?

T.E: İyiyim Hocam, teşekkür ederim, katıldığınız, zaman ayırdığınız için biz çok teşekkür ediyoruz öncelikle.

C.B: Memnuniyetle.

T.E: Hocam, bildiğiniz gibi bugün sizinle “Aleviler Nasıl Oy Veriyor?“ sorusunu birlikte konuşacağız. İlk olarak da şöyle sormak istiyorum, seçmen davranışından farklı ya da bağımsız bir Alevi oy verme davranışından bahsedebiliyor muyuz?

C.B: Siz de biliyorsunuz, seçmen davranışını etkileyen çokça faktör olabiliyor. Bunların bazıları öngörülebilir faktörler olabiliyor, bazıları olamıyor. Tabii ki ekonomik koşullar, kur krizinden sonraki özellikle son dört beş yıldaki enflasyon, ekonomik rasyonalite oy verme davranışında her zaman etkileyen bir unsur olarak önümüzde duruyor ya da deprem sonrası ortaya çıkan hoşnutsuzluk ya da belli kamu hizmetlerinin yerine getirilmesindeki sıkıntılar. Bunlar her zaman seçmen davranışını etkileyebiliyor. Tabii, etnik - dinsel grupların oy verme davranışını incelemek daha zor. Literatürde de çok fazla yapılan bir şey de değil. Yani genelde inanç bağlamındaki gruplarla siyasal eğilim araştırmaları çok popüler bir konu değil. Yapan araştırma şirketleri var, belli eğilimleri ölçmeye çalışıyor ama tabii ki Alevilerin genel olarak oy verirken neye dikkat ettiği konusuna dair bir şeyler söylemek mümkün. Belki oradan mı devam etmek iyi olur dersiniz?

T.E: Aslında ben de tam olarak o soru üzerinden devam etmek istiyorum Hocam. Yani mümkün dediniz siz çünkü, peki o zaman mesela hangi konulara dikkat ediliyor? Yani hangi konular ön plana çıkıyor? Böyle bir şeyden bahsetmek mümkün mü?

C.B: Şimdi Aleviler açısından zaten biliyorsunuz, 2009 Haziran'da başlayıp 2010 Ocağı’nda sönümlenen bir Alevi çalıştayları süreci oldu. Bu çalıştayların Nejdet Subaşı tarafından yazılan nihai raporu açıkçası bir hayal kırıklığı olarak neticelendi ve o dönemden bu yana da aslında seçim dönemleri yaklaştıkça sürekli Alevi açılımlarını görüyoruz biz. Bu tabii Alevilerin nezdinde… Ben Aleviler derken kimden bahsettiğimi de söyleyeyim yani özellikle derneklerin, Alevi derneklerinin, örgütlerinin açıklamalarını düzenli takip etmeye çalışıyorum, çalıştığım alanlardan birisi olduğu için. Tabii ki, o hayal kırıklığını onların demeçlerinde çok rahatlıkla gözlemleyebiliyorum, kendi yaptığım saha çalışmaları da bunu doğrular nitelikte. Cumhurbaşkanı’nın son Şahkulu Dergâhı ziyaretindeki tartışmaları da takip edebildim ve bütün bunlar aslında iktidar partisinin Alevi meselesini özellikle, Cemevleri’nin ibadethane olarak tanınması meselesinin net bir şekilde çözümlenmediği düşünülürse ortada net bir devlete ve kurumlarına ve iktidar partisine bir güvensizlik, bir öfke, bir kızgınlık durumu var. Tabii ki, bu sürekli olarak da Alevilerin aslında zaman zaman eleştirel baktığı ana muhalefet partisine daha da sempatik bakmasını beraberinde getiriyor. Belki burayı biraz açmak lazım, Aleviler oy verirken neye dikkat ediyorlar? Tabii ki, son dönemlerde biliyorsunuz stratejik oy verme davranışları da gelişti. Yani Alevilerin genelde CHP’ye oy verdiğini zaten herkesin bildiği bir gerçek, bunun tarihsel sebepleri var. Özellikle erken Cumhuriyet Dönemi’nde Alevilerin de ciddi anlamda zarar gördüğü belli pratikler söz konusu olsa da Osmanlı'dan miras kalan, özellikle son dönem Osmanlı'dan miras kalan bu asimilasyon politikaları daha seküler rejimi Aleviler bağlamında yeğ kıldı ve tek parti otoriterliğine rağmen Aleviler CHP'ye genelde destek verdi. Kendi siyasal partileşme çabaları oldu Alevilerin. Bazı şeylerin CHP’de ifadesi söz konusu olmadığı için, kendini yolundan gitme ki çok yaygın görülen bir şey değildir, Alevi hareketin de siyasi partileşme süreçleri oldu. İşte biliyorsunuz Birlik Partisi (daha sonraki adıyla Türkiye Birlik Partisi) 1966’da kurulmuştu. 69 seçimlerinde sekiz milletvekili dahi çıkarmıştı. Daha sonra 90’lara geldiğimizde, tabii 12 Eylül rejimi oranın da üstünden geçti. 90’lara geldiğimizde 90’ların siyasal parti çeşitliliğini denk düşecek şekilde ki Alevi hareketliliğinde siyasallaşmasının da yoğun olduğu bir dönem Madımak katliamından sonra biliyorsunuz 95’de bir Barış Partisi deneyimi var ama Aleviler genelde taleplerini çok siyasi platformda dile getirmiyorlar yani bunu bir siyaset meselesi olarak değil, bir eşit vatandaşlık meselesi olarak görüyorlardı, yani siyasi partilerle muhakkak talep edilmesi gereken bir unsur olarak görmüyorlardı. Tabii ki, siyasi partilerle daha sık görüşen Alevi örgütleri de oldu, başta Cem Vakfı olmak üzere ama genelde Aleviler ibadet hakkı, ibadethanelerinin tanınması üzerinden daha sivil toplumcu diyebileceğimiz daha dernekler ve örgütlerle süreci yürütmeyi tercih etti. Oy davranışlarında da genel olarak Alevi dedelerinin ya da önde gelen kanaat önderlerinin dile getirdiği talepler var biliyorsunuz. Bu talepleri dile getiren ya da bu talepler bağlamında belli sözleri veren partileri düşünüyorlar. İşte ana muhalefet partisinin belediyelerinin yakın dönemde, gerçi bu da çok tartışmaya açık bir konu Cemevleri’ne yardım meselesini gündeme getirmesi, oraya dair bir ilgisinin, odağının olması bir hoşnutluk yarattı ama Alevilerin talebi biraz devlet katında tanınmak ve anayasal eşit vatandaşlık, yurttaşlık çerçevesinde haklarını güvence altına alacakları daha genel bir çözümü istiyorlar. Yani böyle bir siyasi partiler bağlamında tercihlerinin güncellemeleri çok söz konusu olmuyor. Genelde bu seküler hassasiyetler ön plana çıkıyor. En azından daha inanca saygı bağlamında hassasiyet gösteren partilere eğilme durumu olabiliyor. Bambaşka bir tandans Alevi hareketi içerisinde de örgütlerin içerisinde tabii ki bir sol geçmişi var Alevi hareketinin Hocam biliyorsunuz. Özellikle 60-80 arasında ki zaten Birlik Partisi’nin çıkaran da biraz hani buydu ama aslında Birlik Partisi asker ve avukatların kurduğu daha böyle Kemalist Türkçü yönü daha öne çıkan, Milliyetçi yönü daha öne çıkan bir partiydi ama sol hareketin içerisinde ciddi anlamda yer aldı Alevi toplumu diyebiliriz ve sola dönük özellikle bugünkü Alevi örgütlerine baktığımız zaman sol söylemin, sol değerlerin de oy verirken hakkaniyet, eşitlik, adalet kolları da oy verme tercihlerini etkiliyor diyebiliriz. Bu bağlamda bazen de stratejik düşünme durumları olabiliyor. Mesela, genel olarak Alevilerin Kürt partilerine oy vermesi çok görülür bir şey değildi, yaygın bir konu değildi ama mesela Kürt Alevilerin HDP’ye oy vermesinin yanına stratejik düşüncenin bir parçası olarak parlamentodaki dağılımını göz önünde bulunarak bazı Alevilerin CHP yerine HDP’ye oy verdiği dönemler de oldu biliyorsunuz. Ama tabii ki daha böyle Türkmen Aleviler diyeceğimiz kesimin ekseriyetle CHP’ye oy verdiğini biliyoruz. Son dönemde İyi Parti özellikle Orta Anadolu'da ve Doğu’sunda MHP’nin daha önceden oy veren Alevilere daha İyi Parti seslenmeyi başardı ve bir merkez haline geldiğini söyleyebiliriz. Yani HDP ve CHP’nin yanına eklendiğini söyleyebiliriz ama genel olarak Alevilerin mevcut siyasal yelpazeden ana muhalefet partisini dahil ederek söylüyorum, çok hoşnut olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Her zamanda bunu dile getiriyorlar. Bazen rest çekecek şekilde açıklamalar da yapıyorlar. Özellikle Alevi Vakıfları Federasyonu, Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Dernekleri bu konuda açıklamalar yapıyorlar yani CHP’yi de sıkı bir şekilde eleştirecek şekilde, bazen CHP’nin konu hakkındaki sessizliğini de ya da daha aktif olmamasını eleştirecek şekilde tavırları oluyor ama bu oy verme tercihlerini çok doğrudan etkilemiyor diyebiliriz çünkü o tarihsel tecrübe Alevileri hâlâ o saflarda tutuyor diyebiliriz. Belki bu noktada soracaktınız muhakkak ama şunu eklemek mantıklı olabilir. Önümüzdeki seçimlerden sonra da olası bir iktidar değişikliğinde Alevilerin taleplerinde somut bir çözüm söz konusu olmazsa ki bu taleplerin en başında ve en önemlisi Cemevleri’nin ibadethane statüsü kazanması. Yani burada konu hep bir yardım ve elektrik, su, doğalgaz gibi giderlerin harcanmasına indirgeniyor, bu Alevileri de büyük ölçüde rahatsız eden bir olgu. Bir ibadethane olarak tanınma yani devlet katında tanınma, eşit yurttaşlık bağlamında tanınma ki bu eşit yurttaşlık meselesi en politik olarak ya da eğitimsel anlamda daha bu imkanlardan uzak Alevilerde bile eşit vatandaşlık söyleminin oturduğunu gözlemliyoruz biz çalışmalarımızda. Seçim sonucunda eğer böyle bir ivme kazanılmazsa açıkçası bu saydığım partilerin yanına Türkiye İşçi Partisi'nin de bir cazibe merkezi olarak yavaşça da olsa yer alabileceğini düşünüyorum. Çünkü TİP’in de söylemi Alevilerin çok önem verdiği adalet konusuna seslenir durumda ve daha güçlü daha cesur hem Diyanet’in mevcut konumdaki yansıttığı çerçeveye hem Alevilerin taleplerinin sessiz kalınmasına daha sert eleştirilerin TİP’ten geldiğini görüyoruz. Alevilerin solla olan tarihsel tecrübesini de yanına koyduğumuzda bunun kısa bir vadede olmasa bile yavaşça da olsa Türkiye İşçi Partisi’ne de bir eğilim söz konusu olabileceğini düşünüyorum ben. Biraz uzun bir cevap oldu ama genel hatlarıyla oy verme tercihleri ya da hangi partiler arasında oyların salındığını bu şekilde özetlemek mümkün. Yani bu hoşnut olmama durumu var, mevcut siyasi yelpazeden ve taleplerin yerine bir türlü gelmemesi, daha gür sesle dile getirmemesinden dolayı ama açıkçası Aleviler oy verirken epey bir stratejik düşünüyor. Yani düşünmeyen var mı o da ayrı bir tartışma ama. Mesela partileşme hep tartışılan bir konu Alevi hareketi içerisinde, bazen yüksek sesle tartışılan bir konu ama mesela şu anda da oyları bölmeyelim diye yeni bir oluşumun zamanı olmadığına dair açıklamalar geliyor ya da işte şu anda seçimi bekleyelim seçimden sonra sessizlik devam ederse daha sol ve daha yüksek sesle Alevi talepleri dile getirme anlamında girişimlerde bulunulmasına dair açıklamalar da son dönemde okuyorum. Bunun yanında net olan bir şey şu ki, AKP’nin inandırıcılığı ya da Alevilerden belli oranda oy alma kapasitesinin ciddi ölçüde aşındığını söyleyebiliriz. Tabii ki, açılım sürecinin başarısızlığa uğramasının yanında, yani yirmi bir yıllık bir iktidarın hiçbir şekilde bu konuyu çözme anlamında somut bir adım atmaması ve ortaya koyduğu toplantılarda daha küçük mimikler, daha sembolik öneriler dile getirip işte hâlâ ibadethane konusunun net bir şekilde vurgulanmaması, hâlâ bir kültür meselesi olarak Aleviliğe bakılması ya da işte İçişleri Bakanı’nın danışmanının Kültür Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi Bektaşi ve Cemevi Daire Başkanlığı’na atanması ama bu konuda Alevilerin hiçbir şekilde fikrinin sorulmaması, bazı Alevi Örgütleri’nin sistematik bir şekilde dışlanması ve muhatap alınmaması AKP’ye belli bir vadede oy veren küçük de olsa Alevi grubunu AKP’den uzaklaştırdığını söyleyebilmek mümkün diye düşünüyorum.

T.E: Hocam, siz tarihsel sebeplerle haklar temelinde veya seküler hassasiyetlerle örgütlenme gibi yaklaşımlar ile stratejik bir oy verme davranışından bahsettiniz. Aynı zamanda bunun başında bir de çözülmemiş sorunlar ve devam eden bir öfkeden de bahsettiniz,  ara ara da zaten bunların nedenselliğini konuştunuz. Biraz o çözülmemiş sorunlar dediğimiz için akla gelen bir başka soru, Cumhurbaşkanı adaylarından birinin hâlâ Alevi kimliğiyle tartışılmasını peki biz nasıl açıklıyoruz?

C.B: Yeni açıkçası Alevilerin Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vereceği tabii ki açık bunu öngörmek zor olmaz ama şöyle söyleyeyim; Alevilerin burada Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vermesi Alevi kimliğiyle alakalı olduğunu çok düşünmüyorum ben. Bunu açık bir şekilde söylüyorlar da zaten. Aslında benim gerek açıklamalardan gerek yaptığım saha çalışmalarından gözlemlediğim Kemal Kılıçdaroğlu, Alevi hareketi, örgütleri içerisinde aslında biraz hayal kırıklığı yaratan bir figür, sert bir şekilde eleştirilen de bir isim. Zaten bu seçim öncesi sohbetlerde ve analizlerde işte Alevi olduğu için oy verilmez işte bu her zamanki bu kulturkampfı yeniden üretecek şekilde açıklamalar var biliyorsunuz bazen bilim insanları da bu ayrımı yeniden üretmede maalesef katkıda bulunuyorlar. Açıkçası Aleviler çerçevesinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliğinin olmasının çok bir kıymeti harbiyesi yok çünkü zaten Kılıçdaroğlu bu kimliği çok net bir şekilde ifade eden ya da işte davranışlarına, söylemine entegre eden bir lider hiçbir zaman olmadı. Yani sıklıkla gittiği ziyaret ettiği bir yer değil Cemevi, Alevi meselesi de ya da hakları talepleri bağlamında çok yüksek sesle cümleler kurmadı, ara ara değindiği bir konu oldu. Tabii, belki yani kimliğinden dolayı bu yönlü bir hassasiyet göstermiş ve daha genele hitap eden bir söylemsel çizgide kalmayı tercih etmiş olabilir ama Alevi örgütlerin çerçevesinde bunlar rahatsızlık yaratan konu az önce demiştim ya hani sol partileri biraz daha meyilli ya bazen stratejik bazen sola yakın söylemleri ile HDP’ye, onun yetmediği bağlamda işte Kürt Alevilerin zaten HDP sempatisi var ama yani TİP’in de bir vadede devreye girebilme ihtimali açıkçası bu noktada var çünkü Kılıçdaroğlu gerçekten kimliğinden dolayı oy almayacak Alevilerden. Daha büyük ölçüde Alevilerin istediği demokratik açılımlar, haklar ve özgürlükler bağlamında arzu ettikleri Türkiye bağlamında ortak aday anlamında Altılı Masa diye bahsediyor zaten Alevi örgütler, Kılıçdaroğlu diye bahsetmiyor yani Altılı Masa kimi aday gösterirse destek vereceklerini altını çizerek söylemeleri bence buna işaret Hocam.

T.E: Siz potansiyel oy eğilimleri üzerine söylediniz. Bunun hatta CHP’ye kadar günümüzdeki TİP olasılığından da bahsettiniz. O zaman bu önümüzdeki seçimlerdeki şu anda bir mesela bir Altılı Masa gerçeği var o her an ne olacağını da bilemediğimiz süreçlerden de geçiyoruz. Alevilerin oy verme davranışı konusunda mesela değerlendirmenizi sorsam, bu temelde mi söylersiniz yani CHP’ye veya TİP ya da CHP demiyoruz ona ya da yani Altılı Masa veya TİP mi yoksa daha farklı bir değerlendirmeniz de olur mu?

C.B: Şimdi şöyle söyleyeyim, Altılı Masa kimi aday gösterirse Alevilerin destek vereceği çok açık. Yani Alevilerin içerisinde de farklı siyasal görüşler var aslında. Yani daha Atatürkçü olarak kendini tanımlayan bir kesim de var, daha işte Milliyetçi olarak kendini tanımlayan daha dar bir kesim de var, daha solda kendini tanımlayan da var, daha Kürt kimliğiyle kendini ön plana çıkaran da var. Bu farklılıkları göz ardı edemeyiz yani tamamen homojen bir kitleden bahsetmiyoruz Aleviler deyince. Farklı farklı kimliksel tanımlamalar ya da işte siyasal tercihler söz konusu var yelpaze içinde ama Alevilerin özellikle örgütsel anlamda yaptıkları açıklamalara baktığımız zaman son birkaç yılda özellikle son dönemde, yani Altılı Masa’ya çok net bir şekilde destek verecekleri çok açık. Açıkçası İyi Parti’nin masaya dönmesi, İyi Parti'ye oy vermeyi düşünen Alevilerin de tekrar İyi Parti'de kalmasını bir bakıma sağladığını da söyleyebiliriz. Bence İyi Parti o masaya geri dönmeseydi bu ara kendilerine sempatik bakan Alevilerin ciddi bir tepkisini çekecekti ama bu Kemal Kılıçdaroğlu'nun hançerlenmesi bağlamında anlattığım bir şey değil. Ya da işte Alevi bir Cumhurbaşkanı adayı olacak yani çoğu Alevi’ye göre daha açık konuşayım yani İsmet İnönü ne kadar Kürtse Özal ne kadar Kürtse Kemal Kılıçdaroğlu o kadar Alevi. Bu sertlikte cümleler de duyuyorum ben, okuyorum da ben ama o birlikteliği dağıtma anlamında İyi Parti'yi bir opsiyon olarak düşünen Alevilerin bir ara uzaklaştığını gözlemledim. Ama şimdi onlar olduğu yere ne kadar geri dönerler? O tartışmaya açık bir konu ve bence özellikle Cumhurbaşkanlığı sürecinde Altılı Masa çerçevesinde kalır ama mesela milletvekili tercihlerini daha doğrusu milletvekili seçimi tercihlerini yani sandalye dağılımı bağlamında tercihlerine baktığımızda yine HDP yine CHP yine Türkiye İşçi Partisi'ne de ben Alevilerden oy gelmesini bekliyorum. Özellikle TİP’in sandalye sayısının mecliste artması gerekliliğini söyleyenlerin de sayısının arttığını gözlemliyorum. Buradan orada daha çeşitlilik arz eden bir durum olabilir.

T.E: Sevgili Cemil Hocam, aydınlatıcı sohbetiniz ve değerli vaktiniz için çok teşekkür ederim.

C.B: Rica ederim hocam, çok keyifli bir sohbetti. Çok az araştırılan, elimizde nesnel ampirik verilerin çok az olduğu bir alanda elimden geldiğince sahadaki gözlemleri aktarmaya çalıştım. Ben teşekkür ederim bu fırsatı tanıdığınız için.

T.E: Ağzınıza sağlık hocam. “Seçmen Ne İster?“ serimizin bu bölümünü konuğumuz Cemil Boyraz ile sonlandırıyoruz. Farklı konuları yeniden tartışmaya devam edeceğiz, herkese iyi günler dileriz.


Meraklısına Önerilen Okumalar:

 

Boyraz, C. (2019). The Alevi question and the limits of citizenship in Turkey. British Journal of Middle Eastern Studies, 46(5), 767-780.


Borovalı, M., & Boyraz, C. (2016). Türkiye’de cemevleri sorunu: Haklar ve özgürlükler bağlamında eleştirel bir yaklaşım. Mülkiye Dergisi, 40(3), 55-86.

 

Erman, T., & Göker, E. (2000). Alevi politics in contemporary Turkey. Middle Eastern Studies, 36(4), 99-118.

 

Massicard, E. (2007). Alevi hareketinin siyasallaşması. İstanbul: İletişim Yayınları.