Dezenformasyon ve Seçmen Davranışı



Suncem Koçer, Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü


Tuğçe Erçetin: Merhaba, ben Tuğçe Erçetin, “Seçmen Ne İster?“ podcast serimize hoş geldiniz. Serimize Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü’nden Suncem Koçer Çamurdan ile devam ediyoruz. Sevgili Suncem Hocam, hoş geldiniz.

Suncem Koçer Çamurdan: Hoş bulduk, merhaba.

T.E: Bildiğiniz gibi, bugün sizinle “Dezenformasyon ve Seçmen Davranışı“ konusunu ele alacağız. İsterseniz dezenformasyon nedir? sorusuyla başlayalım. Yani dezenformasyon denildiğinde bizlerin ne anlaması gerekiyor?

S.Ç: Dezenformasyon yanlış enformasyonun kasıtlı olarak dolaşıma sokulması anlamına geliyor. Literatürde en yaygın tanım olarak bunu görüyoruz. Burada kasıtlı olması özelliği, tanımlayıcı bir özellik çünkü yanlış bilgiler her zaman kasıtlı olarak da yayılmıyor biliyorsunuz. Kasıtlı olmadan, sıradan, hepimiz gibi sosyal medya kullanıcılarının dolaşıma soktuğu yanlış bilgilere mezenformasyon diyoruz. Daha doğrusu literatürde böyle bir yaygın ayrım var. Dezenformasyon kasıtlı olarak dolaşıma sokulan yanlış bilgiler, mezenformasyon da kasıt güdülmeden, olağan sosyal medya kullanıcılarının dolaşıma farkında olmadan soktuğu yanlış bilgiler. Burada dezenformasyonu belki propagandadan ayırmakta fayda var. Propagandadan farkı olarak dezenformasyonun yaygınlığını burada söyleyebiliriz. Propaganda daha merkezi bir şekilde, bir merkezden doğru yayılan bilgiler, dezenformasyon ise belirgin bir merkez olmaksızın dolaşıma giren ve kasıtlı olarak dolaşıma sokulmuş ve yayılan bilgiler olarak söylenebilir. En genel tanımı belki bu şekilde koyabiliriz ortaya.

T.E: Peki hocam, siz tanımdan bahsederken dediniz ki, dezenformasyonu tanımlarken, bilginin kasıtlı olarak dolaşıma sokulması dediniz. Bir de tabii kritik dönemler var. Belki seçimleri bu dönemler içerisinde ele alabiliriz. Seçimler gibi bahsettiğimiz bu kritik ya da önemli dönemlerde seçmeni mobilize etmek veya seçmeni belli politikalar ya da söylemler çerçevesinde ikna etmek için çok fazla bilgi de dağıtılabiliyor ya da bu bilginin farklı versiyonlarıyla vaatler verilebiliyor. Böyle bir durumda, böyle dönemlerde, dezenformasyon seçmenin oy verme davranışını etkileyebilir mi, nasıl etkiler?

S.Ç: Bu sorunun yanıtı hem evet hem hayır aslında belki de. Evet, etkileyebilir ama etkiler mi her zaman? Hayır, her zaman da etkilemez. Aslında dezenformasyonun seçmen davranışı üzerindeki etkisi bizim varsaydığımız kadar ya da hani literatürde daha önceki zamanlarda varsayıldığı kadar güçlü değil. Yeni çıkan birtakım çalışmalar bunu tartışıyor. Yurttaşlık kültürünü dezenformasyonun yaygınlığı evet etkiliyor. Özellikle seçim gibi belirsizlik anlarında, kriz anlarında ki Türkiye'de seçimler her zaman kriz, dezenformasyonun yayılımı artıyor ve hepimizin sıklıkla karşılaştığı bir şey haline geliyor. Ama seçmen davranışını bizim bununla açıklamamız mümkün değil. Yani bu çok katmanlı, çok parametreli bir süreç zaten hem dezenformasyon hem seçim, ikisinin bir araya gelişi de iyice kompleks ve daha nüanslı biçimde analiz edilmesi gereken bir şeye dönüşüyor. İki alt başlık açarak hızlıca cevap vermeye çalışayım sorunuza. Şimdi dezenformasyonun etkisi seçmen davranışı üzerinde varsayılandan düşük, ama asıl tehlike dezenformasyon ile ilgili seçim bağlamlarında, polarizasyonu iyice, kutuplaşmayı iyice arttırması mesela ya da yanlış ve doğru arasındaki çizginin iyice flulaşmasıyla birlikte gerçekliğin, doğru olanın ya da doğruluk-yanlışlık ayrımının bir referans noktası olmaktan çıkışı, yani insanlar dezenformatif içeriklere maruz kalıp da zaten oy vereceği adaya veya partiye oy vermekten vazgeçiyor gibi genel geçer bir şey söyleyemeyiz ama seçim dönemlerinde dezenformasyonun yoğunlaşması yurttaşlık kültürünü aşındıran bir şeye dönüşüyor. Gerçekliğin, hakikatin bir referans noktası olmaktan çıkışı meselesini getiriyor beraberinde. Şimdi, bir bu tarafı var, bir de daha nüanslı ele almak gerekiyor dedim ya yani dezenformasyonun ya da yanlış bilgi karşısında kırılganlaşmanın birden fazla parametresi var. Eğer bir ülkede, bir toplumsal bağlamda siyasi iklim popülist retorik ile örülmüşse, kutuplaşma yoğunsa, siyasi iklim bunları taşıyorsa, buna mukabil medya ikliminde örneğin medyaya güven düşükse ya da kamu yayıncılığı zayıfsa yine kutuplaşmış - ayrışmış bir haber tüketim kültürü varsa ya da ekonomik iklimde sosyal medyadaki reklam pastasının çok büyükse dezenformasyonun yayılımı da artacağı gibi yurttaşlık kültüründe yaratacağı aşınma da buna paralel bir biçimde daha yoğun olacaktır. Yani bütün bunları birbirini etkileyen, tetikleyen, dinamik bir biçimde negatif sonuçları artıran bir bütün olarak görmek lazım. Yine de böyle gördükten sonra biz seçmenin davranışını dezenformasyon belirler sonucuna varamayız. Doğrudan öyle bir sonuç çıkmıyor bundan ama seçmen davranışını, oy verme davranışını bulanıklaştıracak, muğlaklaştıracak bir takım bağlamsal faktörlerin yaratılmasında dezenformasyonu yaygın bir biçimde dolaşıma girmesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz.

T.E: Siz bazı durumlardan da bahsettiniz. Mesela kutuplaşmanın olması gibi ya da farklı konular da gündeme gelebiliyor. Göç, yoksulluk, ekonomik kriz ya da farklı türde krizler gibi. Tüm bu içerikleri de düşündüğümüz zaman ve Türkiye bağlamını da düşündüğümüz zaman önümüzdeki seçimlerde dezenformasyon kampanyalarının seçmenin oy verme davranışı üzerindeki etkisinin ne olmasını bekliyorsunuz ya da böyle bir etkiden bahsetmek mümkün mü? ya da o kampanyalar sürecinde neyle karşılaşabiliriz?

S.Ç: Benim 6 Şubat depremlerinden sonra konuyla ilgili gözlemlerim ve algım da aslında yeniden şekillendi. Belki oradan doğru bir cevap verebilirim sorunuza, özellikle deprem sonrası karşı karşıya kaldığımız dezenformatif ortamda ortaya çıkan, yani zaten var olan ama iyice ortaya çıkan ve algılanır hale gelen bir mesele var. O da dezenformasyonun bir kategori olarak, ideolojik bir işarete dönüşmüş olması. Burada ideolojik işaretten kastım, üzerinde tartışmaların, tanımlama için tartışmaların var olduğu ve sürdüğü bir alan dezenformasyon. Yani dezenformasyonun ne olduğu, kimin dezenformasyon yaptığı, kimin buna maruz kaldığı, kimin bununla mücadele ettiği gibi alt sorularla birlikte kocaman bir soru olarak ortaya çıktı. Biz dezenformasyonun ne olduğunu analitik olarak tanımlayabiliriz. Bununla ilgili işte doğrulama kuruluşları bir şeyler yapıyor olabilir. Uluslararası alanda bunun standart bir tanımı olabilir ama özellikle 6 Şubat depremlerinden sonra gördüğümüz, dezenformasyonun öyle kolaylıkla tanımlanan ve tanımlanıp mücadele edilebilen bir şey olmadığı. En önemlisi de bunun görünür hale gelmiş olması. İnsanların gözünde bir İletişim Başkanlığı’nın çalışmaları var, mesela dezenformasyon bülteni yayınlıyorlar, periyodik olarak, bir işte sosyal medyada dezenformatif içeriklerin peşine düşen doğrulama kuruluşları var diyelim, bir deprem sahasından haber geçen muhabirler var, bir yandan onların dezenformasyon yayıp yaymadığına dair tartışmalar var, bir oradaki halkın o yayınlara müdahalesi üzerinden gelişen tartışmalar var. Yani çok tartışmalı bir şey olduğu görünür hale geldi dezenformasyonun. Ben aslında bunu çok önemsiyorum çünkü eğer ki biz hakikat sonrası bir çağ içinde, böyle bir rejim içinde yurttaşlık kültürünün her geçen gün dejenere olması, aşınması gibi konuları tartışmaya devam ediyorsak, en azından dezenformasyon kategorisinin üzerindeki tartışmaların da görünür hale gelmesi o kategori ile ilgili daha analitik tartışmalar ve tanımlamalar yapabilmemizin önünü açar diye düşünüyorum. Sizin sorunuza yanıt olarak, yine doğrudan dezenformasyon ortamının seçmen davranışının etkileyeceğini söyleyemeyiz ama bunun bir değişken olarak gündemimize girdiği, insanların bunu tartışmaya devam ettiğini söyleyebiliriz. Bunun da olumlu bir şey olduğunu düşünüyorum. Yani kategorinin tartışmaya açılmasının olumlu bir şey olduğunu düşünüyorum.

T.E: Suncem Hocam, hem aydınlatıcı sohbetiniz hem de değerli vaktiniz için çok teşekkür ederiz.

S.Ç: Ben teşekkür ederim.

T.E: “Seçmen Ne İster?“ serimizin bu bölümünü sonlandırıyoruz. Tartışmalarımıza yeni konuklarımızla birlikte devam edeceğiz. Herkese iyi günler dileriz.


Meraklısına Önerilen Okumalar:

Altay, S., Berriche, M., & Acerbi, A. (2023). Misinformation on misinformation: conceptual and methodological challenges. Social Media + Society, 9(1).


Farkas, J., & Schou, J. (2018). Fake news as a floating signifier: hegemony, antagonism and the politics of falsehood. Javnost, 25(3), 298–314.